2 Şubat 2011 Çarşamba

Sen bana gelen bir yolcusun, bu gece misafirimsin…

Aradan yıllar geçmişti. Aslında ne gelmeni bekliyordum ne de bir yerde seninle karşılaşmayı. Karşılaşsak ne diyecektim. Uzun zamandır görüşmeyen iki dost gibi mi konuşacaktım yoksa aranmadığı için küskün bir sırdaş gibi mi? Bunların yalan olduğunu biliyorsun sende bundan fazlasıydı bu hikaye… Ne diyebilirdim, aslında kaçtım aklıma geldikçe tek bildiğim uzaktan uzağa izledik birbirimizi biraz özleyerek biraz kıskanarak…
Birbirimiz başkasıyla görmekten çekindiğimiz için belki en fazla fotoğraflarını gördük hayatımızda sevdiğimizi sandığımız insanların… o kadar zaman sonra her şeyin yoluna gireceğini düşünmek çok zor geliyor olmamasını düşünmek daha kolay artık. Çünkü ne olursa olsun ‘gözlerimi kapadığımda kollarımda başka biri değil sen varsın’…
Kapımı çaldığında yaralıydın, yaraların gözle görünecek kadar açıktı. Küçük bir çocuk gibi kapının önünde boynu biraz bükük, elinde ki çanta yeni toplanmış içinde ne olduğunu sen bilmiyordun eminim alelacele toplanmış bir çanta geçmişinin içine sığmadığı. Konuşmadı, bende sormadım. ‘Gel içeri’ dedim sesimdeki kırıklığı saklamaya çalışarak, ‘gel içeri’. Biraz tereddütlü biraz çekingen içeri girdi. Birbirimize baktık sadece söyleyecek bir şeyler arıyordu biliyordum bir şey bulamıyordum biliyordu. Böyle durumlarda sözün bittiği yerdir ya bizde ordaydık şimdi. Sarıldık sadece ve işte o zaman anladım ondan başka kimse böyle sarılamazdı bana. ‘Kokun hiç değişmeyecek’ dedi ‘büyüdükçe sen kokunun yaşı küçülüyor, bebekler bile böyle kokamaz…’
Karşılıklı oturuyor ama birbirimiz suratına hiç bakmıyorduk. Anlattı, o anlattıkça benim yaralarım açıldı. Canı yanmıştı. Onu böyle görmekse canımı yakıyordu. Anlatmayı bitirdiğinde kendimi en mutlu olduğum yerde sahnede hissettim. Rolüm mutlu etmekti. Bir kaç saat içinde olsa onu hayatının dışına çıkartmak. Anlatmaya başladım, konuşmaya. Gülüyordu, o buzlu hala dağılmaya başlamıştı. Telefonu çaldı. Kız arkadaşıyla konuşmaya başladı, içim acımıyordu bu başka bir şeydi. Telefonu kapattığında evde top oynarken vazoya kırdığını yeni fark etmişti. ‘Sizi tanıştırmayı çok isterim’ dedi, ‘tabi’ dedim ‘bende çok isterim’. İstemediğimi biliyordu, istemediğini biliyordum. Neden buradasın diyemedim ama sanki o aklımı okuyordu. ‘Anlatmak istemedim’ dedi ‘bir tek sen anlarsın ve şimdi olmak istediğim başka bir yer yok. Senden uzakta olmak istemedim’.
Başını omzuma koydu. Anne olmak böyle bir şeydi herhalde içimde garip bir şefkat duygusu. Öylece oturduk. Yıllar önce biri bana bu andan bahsetseydi güler geçerdim. Bir şarkı söylüyordu sanki içimde bir kadın. Zenci gırtlağından çıkan bir jazz sanki. İçimi yırtarak bağırıyordu. Hatırlayacağı bir şarkı söylemeye başladım. Unutması mümkün olmayan bir şarkı. Daha sıkı sarıldı oda mırıldanmaya başladı. Bütün gece birbirimize sarılarak oturduk.
Sabah gözümü açtığımda yüzü bana dönük, gözleri yüzümün her köşesini unutmak istemiyormuşçasına geziniyordu. Sanki aklının bir köşesine benim bir portremi ustaca kaleme alıyordu. ‘gitmeliyim’ dedi  ‘kız arkadaşım beni bekliyor’, ‘tamam’ dedim sadece ’tamam’…
Yolcu etmek ne zor diye düşündüm o ayakkabılarını giyerken, ne zor dur diyememek ve ne kötü gitmek zorunda olmak istemeyerek.

Yıllarca birbirimizi görmeden kurduğumuz bağ nerede şimdi? Bak yan yanayız, elini kaldırsan elimi tutabilirsin. İlk görüştüğümüz gün elimi tuttuğun gibi hatırladın mı? Daha konuşacaklarımızda var sen yokken çok kalbimi kırdılar benim hem çok yorgun görünüyorsun. Ne kadar seviyorsun peki onu? İyi misin peki? Sen neden gelmiştin? Ne önemi vardı soru sormanın yada cevap vermenin gitmek için hazırlanırken. Son kez sarıldım ve son kez öptüm. Gitti, camdan bakmadım bile bir kahve yaptım ve sigara yaktım.
                                        

Sen bana gelen bir yolcusun ve bu gece benim konuğumsun…
Bir şarkım var sana söylemek istediğim ve belki de dans ederiz…
Nereye varmaz ki bu şarkı ve sen hep kalbimde bir yerdesin…

3 yorum:

  1. yemege gıttıngnde onden gelen salatnn kesnlıkle tuzu lımonu nar eksısı gıbı tamamlyclrını dokrz ya sanrm anlltklrnı yazrkn ıcını dokmn okdr ekskszkı bellıkı ıcerdn ama bya ıcerdn gelıo harflern etklnmk kssldr ve bnde etklndm evet kssl olrk ck etklndm takıp edecgm...

    YanıtlaSil
  2. Başını omzuma koydu. Anne olmak böyle bir şeydi herhalde içimde garip bir şefkat duygusu...Bu satırların ardından, meçhulden gelen bu sevgilinin yaralarını bir anne şefkati ile sarmak ve kendin olması gerekeni başkalarına yar diye vermek ...Bir kadın için ne acı..!
    Türkan Şoray'ın 1973 yapımı 'sultan gelin'ini andırıyor bu sahneler...
    orada koşulların hiçbiri onun elinde değildi ...ama sizin ısrar etme şansınız vardı,suyun akışını tersine çevirecek gücünüzde ...siz bırakmamalıydınız bence...

    YanıtlaSil
  3. bunlar benim yazdığım olmayan sevgiliye mektuplar serisinden belli bir olaya ya da kişiye hitaben yazılmadı keske yazılsa ama bazıları yaşar bazıları yazar:) ama Aygün eğer böyle olsaydı bende değiştirmezdim böyle davranırdım gitmek varsa engel yok olur... yorumun için teşekkürler Aygün yorumlarını okumak bir zevk ve 'adsız' teşekkürler içerlerden bir yerden geldiğini hissetiysen ne mutlu bana...

    YanıtlaSil