9 Şubat 2011 Çarşamba

‘SONSUZ’ KONUŞMALAR

Hızlı hızlı Beşiktaş’a doğru yürüyorum. Geç kalmadım daha 15 dk var ama heyecanlıyım biraz. Hasan Bey’i ilk defa göreceğim.
Hasan Bey derki.com’un yöneticisi ve kurucusu yani yeniden yazmaya başlamamın sebebi. Aynı okuldan mezunuz, Toros Koleji ve aynı idolü paylaşıyoruz, edebiyat öğretmenimiz Türkay İçaçan. İkimizde hayatının yönünü değiştiren bir kadın, bir anne, bir öğretmen Türkay İçaçan. Bizde aynı şansı farklı zamanlarda paylaşan iki öğrenci. Türkay Hocamın tavsiyesi, Hasan Bey’in desteğiyle kelimelerim yine benimle.
Hasan Bey’i görürü görmez koşar adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Elimi uzattım, gülümsedi ve bana sarıldı. Sanki her zaman yanında olan biriydi o. Muhabbet etmeye başladık. Sanki her gün oturup konuşuyormuşuz gibi, yabancılık çekmeden, açık ve net konuşmalar ve orta Türk kahveleri. Hasan bey konuştukça hiç bilmediğim bir dünyanın içindeydim sanki, hep duyduğum, inandığım ama uzağında kaldığım. Hasan bey bir işaretti sanki bana Tanrı’nın gönderdiği beni bana anlatan, hala insanların iyi olduğuna inanmamı sağlayan.
-o lensleri takma bence, kendi gözlerinin daha güzel gözüktüğüne eminim.
-annemin, anneannemin gözleri renkli benim koyu olunca genetik bir kaza olduğumu düşünmeye başladım. Gözlerde bozuk olunca yıllardır…
-kandırma kendini bu yüzden takmıyorsun sen o lensleri. İçindeki büyümeyen Melis’i kimse görmesin diye. Dışındaki kalkanı güçlendirmek için birazda ama rahat bırak kendini. Koruma altına aldığın senin ruhun, sensin baştan sona bence yakışmaz kaçmak senin gibi bir kıza…
Düşündüm haklıydı. İtiraf ediyorum haklıydı. Kendimi çıplak gibi hissediyordum onları takmayınca ve duygularımı saklamak için bir örtüydü. Korktuğumda yorganın altına saklanmak gibi…
Müzikaller, aşklar, hayat, insanlar, aileler, burçlar her şey hakkında düşündüğüm ama kelimelerle anlatamadığım ya yüklemi ya da özneyi bir türlü bulamadığın ne varsa anlatıyordu. Hayranlıkla izliyordum. Uzun zamandır kimse beni bu kadar yakından eleştirmedi bana.
-peki neden bu koşuşturma hali?
-geç kalmışlık duygusu içimde durduramıyorum bir türlü…
-daha 19 yaşındasın ve neler başarmışsın, yürümeye başla her şey yerli yerinde kaçmıyor hiçbir şey bir daha 19 olmayacaksın hayatını da yaşa, çalış elbet geliştir kendini ama 19 yaşında ol biraz…
-ben beklerken her şey kaçar diye korkuyorum. Gönül borcum olan sevdiklerim var onları gururlandırmalıyım. Kendime söz verdim ve geç kalırsam kendimi asla affetmeyeceğim.
-bak Melis sana bunu binlerce kez söyledim ve yine söyleyeceğim. Sen istediğin her şeyi yapacaksın hatta düşlediğinden daha fazlasını yapacaksın. Bana inan. Seni oyalamak için böyle bir şey söylemem ben sana ve kimse senden borç beklemiyor sen zaten onları gururlandırıyorsun bir bak yaptıklarına. Sözünü tutacaksın merak etme ama hayatını da kaçırma ne önemi kalır o zaman.
Yine haklıydı. ‘umarım’ dedim sadece umuyordum tüm kalbimle. Ben teşekkür ederim o zaman söyleyemedim biraz duygusalım biliyorsunuz başlardım ağlamaya. Ama artık takmıyorum perdeler gözlerimin önüne Türkay hocamda çok söylemişti ama biraz daha büyümem gerekiyormuş demek ki. Yazamaya devam ediyorum ve yazdıkça yazıyorum söylediğiniz gibi. Dünyayı değiştirmek için kendimi değiştirmeliydim haklıydınız. Yazarak, anlatarak, göstermelik değil gerçek olmak, tüm kalbimle inanmak zorundaydım. Bir kişiye bile yararlı olsam hedefine ulaşmaz mıydı yaptıklarım. Koşmuyorum artık gerçekten yürüyorum hızlı adımlarla ve her durduğumda daha çok zamanım var diyorum. Kitaplarımı da okuyorum, okudukça şaşırıyorum. Teşekkür ederim ‘SONSUZ’. Hayatımı yönlendirdiğin için. Türkay hocamın başlattığı senin ilerlettiğin yollarım için. Belki bir gün bende senin çocuklarına söylerim senin bana söylediklerini ve onlarda beni o masadan kalktığımdaki gibi hissederler kendilerini, tamamen yenilenmiş gibi…
Teşekkür ederim cümlelerin için…
Not: ilk ödül aldığımda sana teşekkür edeceğim sözümü asla unutmamJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder